Kolonya günlük yaşantımızda önemli bir yere sahiptir. Ayrıca geleneklerde de kendine sosyal bir yer açmıştır. Çin’den yayılarak tüm dünyayı etkisi altına alan Korana virüsünün, Türkiye’de görülen ilk vakasının ardından harekete geçen fırsatçılar kolonyaları fahiş fiyattan satmaya başladı. Satıcılar taleplere yetişemediklerini söylerken mağazaların önünde kuyruklar oluştu. Bu kuyrukların oluşmasında bilim insanlarının ‘’Yüzde 80 oranlı alkolle virüs ölüyor. Kolonya da öldürüyor.’’ açıklamasının bir sonucu.
O zaman kolonyanın öyküsüne kısaca bir bakalım. Kolonya’nın öyküsü aslında Avrupa’daki sınıf mücadelesine dayanıyor. Mucitleri hakkında kesin bilgi olmamasına rağmen, özellikle 16. yüzyıldan itibaren, Avrupa’da Burjuvazi sınıfının gözdesi olur. Aristokratların ağır kokulu ve pahalı parfümlerinin yerini burjuvazinin de güçlenmesiyle ‘’Eau de Cologne’’ alır. Yani bizim kolonya daha geniş kitlelerin kullandığı ürüne dönüşür.
Kolonyanın Osmanlı topraklarına ulaşması ise II. Abdülhamit dönemine rastlar. Eau de Cologne (Köln’de üretimine başlandığı düşünüldüğü için ‘Köln suyu’ olarak adlandırılır) firma sahibi Jean Marie Farina isimli üretici, “Fahri Saray-ı Hümayun Kolonyacısı” olabilmek için saraya başvurur. Böylece bizim kolonya 1882 tarihinde padişahın izniyle kullanılmaya başlanır. O döneme kadar gül suyunu misafirine ikram eden halk, ürünü çabuk benimser. Artık bayramın seyranın vazgeçilmezi bu yeni kokudur.
Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Atatürk’ün kolonya kullanışı ‘’Çankaya Köşkü Kütüphanecisi Nuri Ulusu’nun Hatıralarında’’ şu şekilde yer alıyor.
‘’….Atatürk’ün saç tıraşı da çok önemliydi. Her sakal ve saç tıraşından sonra, berberi Mehmet’in ifadesiyle sol elinin baş ve işaret parmakları ile ağzının her iki tarafını ve de saç favorilerinin kısalık ve uzunluğunu ölçer, bilhassa ensesine de ayna tutturarak çok titizlikle incelerdi.
Ayrıca saç tıraşının uzun sürmesini hiç istemezdi, zira sıkılırdı, zaten Berber Mehmet kardeşimizin eli fevkalade çabuk olduğundan tıraşı hemen bitiverirdi. Aynaya bakar ve ‘’Aferin Mehmet’’ diyerek de ödüllendirilirdi.
Atatürk tıraşından sonra öyle fazla abartılı parfüm veya koku da kullanmaz, sevmezdi. Daha ziyade kolonya kullanırdı. En çok kullandığı kolonya da “Hasan Şevki” adlı kolonya idi.
Bu kolonyanın Atatürk ile ilgili önemli hatırası da şudur: Atatürk Birinci Dünya Savaşında, Çanakkale’de Anafartalar grubu komutanıyken Hasan Şevki adında bir emir eri varmış. Sonra savaş bitiyor, Hasan Şevki Efendi, Cumhuriyet sonrasında ilk milli kolonya fabrikasını kuruyor ve kolonyacı oluyor.
İşte Atatürk bu eski emir erinin kolonyasını kullanarak, onu unutmadığını, ona vefasını gösteriyor. Tabii bu arada kolonyanın çok güzel olduğunu da özellikle vurgulamak isterim.’’ diyor, Nuri Ulusu.
Kısaca özetlemek gerekirse; bizim tarihten gelen bir kolonya geleneğimiz var ki hiçbir zaman bitmez. Bayramlarda ve hasta ziyaretlerinde her zaman kolonya kullanılır, kolonya götürülür. Onun için kolonyanın tarihine leke düşürülmesine fırsat verilmemelidir!
Avuntu
Seninle aynı anda,
Nefes alıp vermek,
Sonsuz gökyüzünün altında,
Az değil ki bu mutluluk da…
(Benim Adım V)
19 Mart 2020
Yönetici tarafından yazılan bu haber, 8057 defa okunmuştur.