Öğretmen Meslek Kanunu
Öğrencilerini eğitmek ve topluma kazandırmaktan başka amacı olmayan, bu amaç uğrunda hedeflere ulaştıkça mutluluk duyan ve geleceğin meslek erbaplarını yetiştiren eğitim çalışanlarına yönelik şiddet olaylarına her gün bir yenisi ekleniyor. Öğretmenlerin motivasyonuna, itibarına ve hatta canına kast eden şiddet olayları, eğitim öğretim faaliyetlerinin önündeki en büyük engeldir. Eğitim çalışanları; veli, öğrenci gibi birçok kesim tarafından rahatlıkla hedef alınabilmekte ve bunlara karşın öğretmenlerimiz mağduriyet yaşamaktadırlar.
Öğretmen Meslek Kanunu’nun bir an önce çıkarılmasına ihtiyaç var. Çünkü böyle bir düzenleme olmazsa, önleyici tedbirler olmazsa, eğitim çalışanlarına yönelik saldırılar devam edecek gibi görünüyor. Bu saldırıların önüne geçilmesi için Öğretmen Meslek Kanunu’nun bir an önce çıkarması gerekiyor.
Kamu malları devletin değil, halkın malıdır. Halkın mallarını yağmalayan, tahrip eden kişiler halk düşmanıdır, her toplumda aşağılanır, lanetlenir. Kamu personeli, özellikle sağlık personeli, doktor ve hemşirelere, eğitimci, öğretmen ve bilginlere hiçbir durumda el kalkmaz, silah doğrultulmaz.
Bu görev ve görevliler sadece insanlar içindir, dil, din, mezhep, cinsiyet ayrımı yapmaksızın bütün insanlığa hizmet ederler.
Lütfen saygı...
Okulda Öğretilenin Ailede Öğretilene Uyması
Türk kültüründe selamlaşmada (tokalaşmada) önce küçükler el uzatır. Toplum/aile çocuğuna böyle öğretmiştir. Okulda ve resmi protokolde ise tersi! Büyük el uzatırsa küçük de öyle! Bu bilimsel değil, kültürel bir durumdur. Aslolan okulda öğretilenin ailede öğretilene uymasıdır
Özgüven
Ülkemizdeki genç beyinleri, özgüvenleri yeterli, dünyayı her pencereden görebilen beyinler olarak yetiştirmeliyiz.
Özgüven; kendimize yönelik iyi duygular geliştirmemiz sonucu, kendimizi iyi hissetmemiz demektir. Başka bir deyişle kendimiz olmaktan memnun olmak ve bunun sonucu olarak kendimiz ve çevremizle barışık olmamız demektir.
Burada küçük bir hikâye konumuzu anlamlandıracaktır.
Hikâyeye göre günün birinde; ‘’Önemli bir savaş sırasında Japon bir komutan askerlerinin sayısının, düşmanlarınkine? kıyasla çok daha az olmasına rağmen, saldırıya geçmeye karar verir. Ordusunun kazanacağına olan güveni tamdır. Ancak, askerleri zafer konusunda oldukça kaygılıdır. Savaş alanına doğru ilerlerken, yol kenarındaki bir tapınakta durup hep birlikte dua ederler. Daha sonra komutan cebinden bozuk para çıkararak;? ?imdi yazı-tura atacağız. Eğer tura gelirse, biz kazanacağız, ama eğer yazı gelirse kaybedeceğiz, kaderimiz böylece ortaya çıkacak.? der. Bozuk parayı havaya atar ve herkes sabırsızca paranın yere düşmesini bekler. Tura gelmiştir. Askerler çok sevinirler; kendilerine olan güvenlerini toplamışlardır. Bu coşkuyla düşmana saldırır ve savaşı kazanırlar.
Bir süre sonra yüzbaşı komutanın yanına gelerek onun kehanetini takdir edercesine;?Kimse kaderi değiştiremez.? der. Bunun üzerine;? Haklısın.? der komutan, iki tarafı da -tura- olan parayı göstererek...’’(Anonim)
Hikâyede verilen örnek belki biraz abartılmıştır, ancak kendisinin yetersiz olduğuna inanan ya da inandırılan bir kişi başarısızlıkları yoğun bir biçimde hisseder ama ilginçtir ki başına gelenleri değiştirme gücüne sahip olduğuna inanmasını sağlayacak ilk adımı atmaz. Dünyada ben de varım diyebilmek için en büyük güç bilimdir, cesarettir, özgüvendir.
?? 17 Ekim 2019
Yönetici tarafından yazılan bu haber, 4743 defa okunmuştur.